8 Temmuz 2008 Salı

Terapici Geldi Hanıııım...

Son yıllarda AB uyum politikalarının da yönlendirmesiyle, sosyal devlet uygulamalarına birazcık daha özen gösterilmeye başlandı ve bu kapsamda engelli haklarında da eskiye nazaran önemli gelişmeler yaşandı. Kaynaştırma eğitiminin düzenlenmesi ve bir hak olarak sunulması, devletin özel eğitimi desteklemesi, erken müdahale ve rehabilitasyon konusunda maddi destek vermesi hep bu politikaların sonuçları. Yeterli mi? Elbette ki değil, değil ama bir ilerleme var.

Peki, yetersiz de olsa, sunulan bu kaynakların pratikte engelli ailelerine dönüşü nasıl oldu diye bakarsak benim gördüğüm durum şu : Terapicilik adında nurtopu gibi bir sektörümüz doğdu. Devletin ayda verdiği 400 YTL'lik yardımı kapmak üzerine kurulu "Terapici Dükkanları" sardı dört bir yanı, yani amaçları para kazanmak olan ve kar maksimizasyonu için çabalayan ticarethaneler. Elbette ki herkes para kazanmak için çalışır ama insanların işleri terapistlik değil terapicilik olunca, kurdukları işyerlerinde yani terapi merkezlerinde, ennn fazla sayıda çocuğa, ennn ucuz terapistlerle, ennn kısa sürelerle hızlıca hizmet götürerek maksimum kar etmek bunun doğal sonucu haline geliyor. Oysa terapi merkezi açmak bir okul açmaktan çok da farklı değil aslında. Hizmet/kar dengesinin çok iyi dengelenmesi, kalitenin hep ve her zaman ön planda tutulması, ve yaptığınız işin bir insanın hayatını derinden etkileyen, çok özel bir iş olduğunun farkında olunması gerekli. İşinin gerçekten ehli terapistlerle çalışan, sürekli meslek içi eğitimlerle desteklenen terapistler sayesinde daha kaliteli hizmet vermeyi hedefleyen, seans süresinden kırpılmayan, dünyadaki gelişmeleri sıkı sıkıya takip eden, kaliteli bir özel eğitim sunulmasını beklemek ise bir lüks hatta şımarıkça talepler gibi görülmeye başlandı.


Bu kalitesizliğin bir sebebi açgözlülükse, diğer sebebi de bir meslek odasının veya akreditasyon merkezinin olmayışı. Kapitalizmin en vahşi haliyle hüküm sürdüğü bu sektörün önünde, gerekli standartların uygulanmasını sağlayacak denetleyici, yol gösterici ve toparlayıcı bir resmi kontrol mekanizması işlevsel olarak varolamadığına göre, üstelik bu sektörün kendi kendini kontrol etmekten aciz olduğu bariz olduğuna göre, ve de bu tarz terapici dükkanlarından dolayı saygınlık kaybına uğrayanların gerçek terapistler olduğu düşünüldüğünde, en kısa zamanda bir özel eğitim merkezleri ve terapistleri akreditasyon merkezi kurulması, ve bunun da bu işten en büyük zarar gören ikinci grup olan terapistlerin de katılımıyla, etik kurallara saygılı ve kalite odaklı özel eğitim merkezleri tarafından yapılması gerekli olduğuna inanıyorum. Bizler aileler olarak, terapistlerin ve özel eğitim merkezi sahiplerinin, mesleklerinin fiziksel (temizlik, uygar bir çalışma ortamı gibi), ve belki de bundan daha da önemlisi, etik standartlarının korunması konusunda harekete geçmelerini bekliyoruz. Ancak bu sayede, ilk hedefi para kazanmak değil, işini iyi yapmak olan özel eğitim uzmanları ve terapistler kendi mesleklerindeki bu erozyonun önüne geçmeyi başarabilirler.

Peki ya bizler, biz aileler? Sanırım biz aileler de bize birer müşteri gözüyle bakıldığını anlayıp, basiretli birer tüketici olmayı öğrenmeliyiz artık. Engelli bir bebeğiniz olduğunu öğrendiğinizde yüreğiniz yaralı bir şekilde her söylenene inanmak, ağzı iyi laf yapan bir satıcıya kanmak çok kolay olabilir. Ama bizler de akıllı tüketici olmalı ve belli standartların altındaki hizmetleri almamalı, bize vaad ettiklerinin gerçekten mümkün olup olmadığını bir de akıl ve mantık süzgecinden geçirip, çevremizdeki diğer ailelerle paylaşıp, dünyadaki uygulamaları öğrenmeye çalışıp, en ucuzu değil, ağzı en çok laf yapanı değil, en doğru terapi merkezini ve en doğru terapisti seçmeliyiz. Gerektiğinde bu merkezleri daha iyiye doğru atılım yapmaya zorlayabilmemiz için bizim de elimizden geldiğince eğitim alternatiflerini, ne tür programlar olduğunu, etrafımızda neler olduğunu çok yakından takip etmemiz gerekli. Çevrenizdeki ailelerle tanışın, internette dayanışma grupları var, onlara üye olun ve gözleyin, gittiğiniz terapi merkezi işini iyi yapıyor mu, size doğru bilgiler veriyor mu? 

Bu terapici dükkanlarından en büyük zarar gören ikinci grup işini iyi yapmaya çalışan terapistler dedim yukarıda. Peki en büyük zararı gören kim acaba? Doğru tahmin. Sizin çocuğunuz! En büyük zararı engelli çocuklar ve onların aileleri görüyor. Çok değerli ilk yıllar kaybediliyor, çok önemli fırsatlar kaçıyor ve çocuklarımız hak ettikleri eğitimi alamıyorlar.

Biz aileler bu süreçte çok önemli bir yer tutuyoruz. Etik kurullardan onay almış ve akredite kurumları tercih ederek çocuğumuzun alacağı hizmet kalitesini yükseltmek ve, saygın kurum ve terapistlerin varlığını güçlendirmek çok önemli oranda bizlere de bağlı. Aksi takdirde balkon kapımızdan içeri "Terapici geldi hanıııım" nidalarını duyacağımız günler bile gelebilir korkarım....

Gün Bilgin
2008

Hiç yorum yok: