24 Eylül 2009 Perşembe

Irlanda DS Kongresi 3




HAYAT SEÇENEKLERİ

Bu aralar okuduğum kitaplar (DS ile ilgili olanları) zihinsel engelli gençlerin (veya hangi yaşta olursa olsun insanların) nasıl bağımsızlık kazanabileceği ve kendi hayatını kontrol altına alabilme becerisini kazanabileceği ile ilgili. Bu konuda İrlanda 10. Dünya DS Kongresi'nde bir konuşma da vardı. Konuşmanın başlığı Hayat Seçenekleri. Sadece iki cümle not almışım. Konuşmacı May Gannon demiş ki, "Korkularımızdan vazgeçmeli ve çocuklarımızın bağımsızlığı deneyimlemesine izin vermeliyiz."

Kişisel gözlemlerim ve Gannon da dahil diğer kaynaklardan edindiğim izlenim şu ki aileler sürekli koruyucu konumda kalıyorlar ve ilerleyen yıllarda bile kendi korkuları yüzünden çocuklarına özgürlük tanımakta zorluk çekebiliyorlar. Tüm anne-babaların ortak korkusu olan benden sonra ne olacak sorusunun cevabı aslında, çocuklarımıza gereken özgürlüğü biz hayattayken vermekte gizli. Özgürlüğü tanıma, tanımlama ve kullanmayı öğrenme süreci anne-baba ile beraber, büyüme çağlarında yaşanması gerekli bir süreç. Bu süreç taa bebekliğe, belki de ilk adımlarını attığı, ilk çekmeceleri karıştırmaya başladığı, parka ilk gittiği ve diğer çocuklara doğru yaklaştığı ilk anlara kadar uzanıyor. Tıpkı diğer çocuklarda olduğu gibi. Ancak böylece yavaş yavaş büyüme ve kontrollü deneyimleme şansına sahip olacaklar. Aslında her anne-babanın çocukları büyürken yaşadığı bir süreç bu. Koruma çemberini yavaş yavaş büyüterek, çocuğa, kendisine zarar vermeyecek ama hata yapmayı ve yeniden ayağa kalkmayı öğretecek ufak deneyimler yaşamasına izin verecek imkanı tanımak ve nihayet bir gün hayatının kontrolünü kendisine bırakmak.

Ama bizler, zihinsel engelli çocuk aileleri, evlatlarımızı zarardan korumak arzusuyla onları bir nevi bir koruma çemberinde tutmaya devam ediyoruz. Onlara bir zarar gelmemesinin yolu olarak onları sürekli koruma altında tutmayı tercih edebiliyoruz. Ama bu koruma çemberinin iki önemli riski var. Birincisi, onların hayattaki deneyimlerini minimalize ediyor. Yani belli sınırlar içerisinde aynı şeyleri yaşamaya mahkum olabiliyorlar yani koruma çemberi bir an geliyor onların hapishanesi olma riskini de beraber taşıyor. Hiçbir zaman kendi kaderleri hakkında söz sahibi olamıyorlar, tercihleri, seçenekleri olamıyor ve kararlar hep başkaları tarafından onların adına veriliyor. Bu, onların kendi kaderleri ve mutlulukları hakkında söz sahibi olamadıkları bir hayat yaşamaları anlamına geliyor.

Kimden 2009-08 Irlanda


İkinci ve belki de daha önemlisi de kendini koruyamayan, emniyeti için her zaman etrafındaki insanların iyiniyetine inanılmak zorunda kalınan bir ortam yaratıyor. Kendini korumayı ailesinin gözetiminde ufak hatalar yaparak öğrenmemiş olan çocuklar, gençler, insanlar, tamamen etraflarındaki "diğerleri"nin insafına bağlı olarak yaşamaya başlıyorlar. Ve sonuçta aslında hiç istemediğimiz ve olmasından en korktuğumuz senaryo gerçekleşiyor; kendini korumaktan, savunmaktan aciz bir zihinsel engelli yetişkin. Ve malesef ki eğitim ve programlarla bu eksiklik giderileceğine, koruma çemberi daha da sıkılaştırılıyor ve sarmal, kısır döngü tamamlanıyor.

Oysa istatistikler göstermiş ki taciz çok ağırlıklı bir şekilde tanıdık insanlardan, yani tam da o koruma çemberinin içindeki insanlardan kaynaklanıyor.

Bu da bizi yukarıdaki cümleye geri getiriyor; "Korkularımızdan vazgeçmeli ve çocuklarımızın bağımsızlığı deneyimlemesine izin vermeliyiz."



Hiç yorum yok: