23 Mart 2010 Salı

21 Mart Acilis

Sevgili katılımcılar, ve değerli konuşmacılar, Tomurcuk ve Down Türkiye tarafından düzenlenen 1.Down Sendromu Seminerine hoş geldiniz.




Bu tarz toplantılarda sosyal ağlar kurulur, yoldaşlık duygusu pekişir. Bu seminerin, birlikte hareket etmeye, farkındalık yaratmaya, kendi gündemini toplumsal düzeye taşımaya muktedir bir DS topluluğunun başlangıcı olmasını ve bireysel düzeyde de uzun yıllar sürecek dostlukların başlangıcı olmasını dileriz. (...)

Bugün burada oturanlara baktığımda ve gelmek isteyip de salon kapasitemiz dolduğu için gelemeyen bir bu kadar daha insanı düşündüğümde, inanılmaz heyecanlanıyorum. Çünkü burada, gerçekleşmeye başlayan bir hayalin ilk resimlerini görüyorum. Burada, birbirini anlayan ve ortak bir çabada birleşmiş büyük bir grup görüyorum. 16 Yıldır dahil olduğum bu dünyada, o ilk günlerden bu güne, ne kadar büyük bir yol kat ettiğimizi görüyorum. Önümüzde uzayan ve baktıkça beni daha fazla çalışmaya kamçılayan başarmamız gerekenleri görüyorum. Ama en çok da çocuklarımızı ve yarının yetişkinleri olacak gençlerimizi görüyorum. BURADAYIZ, ARANIZDAYIZ! diyen ve toplumdaki yerine sahip çıkan DS’lu insanları görüyorum.

Bazılarınız biliyor, ben de bir DS’lu evlat sahibiyim. Yıllardır da sayısız anne-baba ve bebek ile tanıştım. Bu anne babalara söylediğim bir şeyi buradaki katılımcılarla da paylaşmak istiyorum. Onlara hep derim ki; Eğer benimle olan konuşmanızdan aklınızda tek bir şey kalacaksa o da şu olsun; Biz bir maraton koşuyoruz. Bizim yolumuz çoook uzun, nefesimizi çok iyi ayarlamamız lazım. Bizler 100metre koşucusu değiliz, bir anda parlayıp sönemeyiz. İçimizdeki bu direnç, bu güç, bu azim bize uzun yıllar lazım. Yani tıpkı bir maraton koşucusu gibi odaklanmamız lazım. Bundan 3 etap sonrasını nasıl koşacağımıza değil, şu andaki etabımıza yoğunlaşmalıyız. Elbette ki önünüze bakın, yol nereye uzuyor, yakında karşınıza çıkabilecek neler var, bunları görün ama odağınızı içinde bulunduğunuz etapta tutun ve nefesinizi iyi kullanın. Ve tıpkı bir maraton koşucusu gibi kendinize iyi bakın.

Hayatımın akışını belirleyen en önemli cümlelerden biri şu: Bilgi güçtür. Eğer söyleyeceklerimden bir ikinci fikri hatırlayacaksanız bu da o cümle olsun: Bilgi güçtür. Yaşı kaç olursa olsun evladınıza destek olacaksanız bunu ancak onun ihtiyaçları hakkında bilgi sahibi olarak yapabilirsiniz. Bilgi güçtür. Hayatınız boyunca sizlere çok farklı kaynaklardan çok farklı insanlar birşeyler söyleyecek. Karşılaşacağınız uzmanlardan farklı bilgiler, farklı yönlendirmeler gelecek. Hayatta kesin ve mutlak doğruların olmadığını hepimiz biliyoruz. Şunu hiçbir zaman unutmayın; çocuğunuzu bu dünyada tanıyan en bilgili kişi sizsiniz. Ve bu bilgiyi size destek olmak çalışan eğitimci ve terapistlerinizle paylaşmak sizin çocuğunuza olan sorumluluğunuz. Ama bunu hakkıyla yapabilmek için siz de kendinizi geliştirmeli, dünyayı takip etmeli ve bu sorumluluğunuzu ciddiye alarak çalışmalısınız.

Ve değerli uzmanlar, özveri ve sevgi ile desteklediğiniz çocuklarınızın aileleri için ne anlam ifade ettiğinizin, bilmiyorum farkında mısınız? Sizlerle 15 Eylül 1997 tarihli bir mektubu paylaşmak istiyorum. Oğlumun anaokuluna başladığı tarih.

Merhaba Sevgili Öğretmenim,

Bu kağıt sizden dikkatle okumanızı ve sonra bir daha okumanızı istediğim bir yazıyı taşıyor. Burada tarif ettiğim ilişkinin kurulacağını hissediyorum ve kendimi ve beklentilerimi ifade etmek istiyorum.

Robert bugün okula başladı ve bizleri biraraya getirdi. Biz artık bir takımız. Siz bir sınıfta eğitim vermenin tecrübesine sahipsiniz , ben evde eğitim vermenin. Siz çocukları tanıyorsunuz, ben çocuğumu tanıyorum. Siz iyi bir eğitmensiniz, ben iyi bir anneyim. Ve biz artık bir takımız.

Lütfen benimle konuşun, beni haberdar edin. Eğer herhangi bir şey olması gerektiği gibi değilse yada tam olması gerektiği gibiyse yani ne olursa olsun, benimle konuşun.

Lütfen Robert’a, onun ne yapabilip ne yapamayacağına dair önceden edinilmiş fikirlerle yaklaşmayın. Unutmayın sınırımız gökyüzüdür :)

Lütfen önerilerinizin sadece kendisini değil aynı zamanda nedenlerini de açıklayın. Eğer anlamazsam veya kabul etmezsem bu önerileri yerine getiremem.

Lütfen benimle açık ve doğrudan konuşun. Her zaman ne söylenmeye çalışıldığını tahmin etmeye gücüm, zamanım veya sabrım olmayabilir.

Lütfen bana karşı da tıpkı çocuğuma karşı olduğunuz gibi anlayışlı olun. Unutmayın ki çocuğum eğer herhangi bir konuda zorlanıyorsa onunla beraber ben de üzülüyorum.

Eleştirilerinizin gücünü bilin. Bunların benim ve dolayısıyla ailemin üzerinde yaratacağı etkiyi unutmayın.

Lütfen yaratıcı olmaktan ve hata yapmaktan korkmayın. Sizin en büyük destekçinizim.

Ve son olarak, lütfen dinleyin. Çocuğumla ilgili en detaylı bilgiye gene ben sahibim. Bu bilgi emrinizde, lütfen kullanın.

Sizden rica ettiğim bu davranışların hepsini sizin de benden göreceğinize söz veriyorum.

Sizin eğitiminize, yılları alan deneyiminize ve iyiniyetinize saygı duyuyorum. Lütfen benim size olan güvenime, benim heyecanıma ve benim bilgime saygı duyun. Sizin ve benim yeteneklerimiz tek bir amaca yönelik: Robert’ın maksimum potansiyeline ulaşmasına yardımcı olmak.

Gelin bunu yapalım.

Teşekkür ederim.

1 yorum:

vesed dedi ki...

Konuşmanızı dinledim. Özellikle öğretmene yazdığınız mektup beni çok etkiledi. Bizlerin tüm duygu ve düşüncesini döktüğünüz bir yazı olmuş. Sizler bizlerden önce tüm bu olayları yaşamış olmanız dolayısıyla, edinilmiş bilgi birikiminizin olması ve bunları bizlerle sonuna kadar paylaşmanız yönünde bizler çokkkk ama çok şanslıyız. Her şey için Teşekkürler.