17 Eylül 2008 Çarşamba

Okul Yolları








Eylül ayı gelince okul telaşı başlar pek çok evde. Kıyafetler, yeni defterler heyecanla hazırlanır. İlk kez okula başlayanlar için bu biraz sevinçli biraz da ürkütücü bir heyecandır. Daha büyük sınıflarda çocukları olanlar ise yıllar içinde alışır, hatta giderek kanıksar.

Kimler bunu hiç kanıksamaz biliyor musunuz? Kaynaştırma eğitimi alan çocukların anneleri. Çocuğunu, ona kucak açmış bir okul ve öğretmende okutma şansını yakalamış bazı anneler hariç, hemen tüm engelli çocuk anneleri Eylül ayını ağzı yüreğinde bekler. Acaba müdür bana surat yapacak mı, acaba öğretmen çocuğumu sevecek, benimseyecek mi, acaba çocuklar benim kızımla arkadaş olacaklar mı, acaba veliler tavır koyacaklar mı, acaba her yaptığımız şey göze batıp şikayet konusu olacak mı, acaba, acaba, acaba.... Bu sorular uzar gider.

İnsanlar konuşa konuşa anlaşır demişler. Ben bunu biraz değiştiriyorum, insanlar yaza yaza da anlaşır. Günümüzün hızlı akan hayatında iletişim kurmanın en önemli araçlarından biri yazı. Bu acabaları aşmanın ve çocuğumuza bizim gibi alışık olmayan diğer insanlara empati kurmayı anlatmanın en iyi yolunun yazıyla olduğuna inanıyorum. Üstelik bir topluluk karşısında konuşmanın heyecanına kapılmadan, düşüncelerimizi tam da istediğimiz gib, derli toplu ve vurucu bir şekilde ifade etmenin ve karşımızdaki insanı kendi dünyamıza davet etmenin en güzel yollarından biri yürekten, içtenlikle yazılmış bir mektup.

Çocuğu okula yeni başlayan veya okulda iletişim sorunları yaşayan tüm ailelere bunu tavsiye ediyorum. Çok da güzel geridönümler alıyorum. Bugünlerde gene gündemde olduğundan yazdığım mektuplardan bazılarını paylaşacağım.

Herkesin üslubu ve tarzı farklıdır, ancak esas olan iletişimdir. İletişim kurun kendi üslubunuzla. İşe yarayacak, göreceksiniz.

Bu benim ilk mektubum, Robert 3 yaşında anaokuluna başladığında yazmıştım. Benim için eğitim bir bütündür, okulda başka, merkezde başka, evde başka yürümez, koordineli gitmesi gerekir. Bu okul aynı zamanda Robert'ın bireysel eğitimini de aldığı merkeze bağlı olduğundan eğitim programı üzerine detaya girmiştim. Bunun bir benzerini (ama program detayları olmadan) hem 5 yaş anaokuluna hem de ilköğretim 1.sınıfa başladığında da yazmıştım.


15 Eylül 1997
Merhaba Sevgili Öğretmenim,

Bu kağıt sizden dikkatle okumanızı ve sonra bir daha okumanızı istediğim bir yazıyı taşıyor. Lütfen beni yanlış anlamayın. Burada tarif ettiğim ilişkinin kurulacağını hissediyorum. Ben sadece kendimi ve beklentilerimi ifade etmek istedim.

Robert bugün okula başladı ve bizleri biraraya getirdi. Biz artık bir takımız. Siz bir sınıfta eğitim vermenin tecrübesine sahipsiniz , ben evde eğitim vermenin. Siz çocukları tanıyorsunuz, ben çocuğumu tanıyorum. Siz iyi bir eğitmensiniz, ben iyi bir anneyim. Ve biz artık bir takımız.

Lütfen benimle konuşun, beni haberdar edin. Eğer herhangi bir şey olması gerektiği gibi değilse yada tam olması gerektiği gibiyse yani ne olursa olsun, benimle konuşun.


Lütfen Robert’a, onun ne yapabilip ne yapamayacağına dair önceden edinilmiş fikirlerle yaklaşmayın. Unutmayın sınırımız gökyüzüdür :)

Lütfen önerilerinizin sadece kendisini değil aynı zamanda nedenlerini de açıklayın. Eğer anlamazsam veya kabul etmezsem bu önerileri yerine getiremem.


Lütfen benimle açık ve doğrudan konuşun. Her zaman ne söylenmeye çalışıldığını tahmin etmeye gücüm, zamanım veya sabrım olmayabilir.

Lütfen bana karşı da tıpkı çocuğuma karşı olduğunuz gibi anlayışlı olun. Unutmayın ki çocuğum eğer herhangi bir konuda zorlanıyorsa onunla beraber ben de üzülüyorum.

Eleştirilerinizin gücünü bilin. Bunların benim ve dolayısıyla ailemin üzerinde yaratacağı etkiyi unutmayın.

Lütfen yaratıcı olmaktan ve hata yapmaktan korkmayın. Sizin en büyük destekçinizim.


Ve son olarak, lütfen dinleyin. Çocuğumla ilgili en detaylı bilgiye gene ben sahibim. Bu bilgi emrinizde, lütfen kullanın.

Sizden rica ettiğim bu davranışların hepsini sizin de benden göreceğinize söz veriyorum.

Sizin eğitiminize, yılları alan deneyiminize ve iyiniyetinize saygı duyuyorum. Lütfen benim size olan güvenime, benim heyecanıma ve benim bilgime saygı duyun. Sizin ve benim yeteneklerimiz tek bir amaca yönelik: Robert’ın maksimum potansiyeline ulaşmasına yardımcı olmak. Gelin bunu yapalım.


Robert İçin Kaynaştırma Nedir?
-Sınıftaki tüm oyunlara tam katılımı sağlanır.
-Bireysel çalışma dışında, diğer cocuklar toplu bir aktivite yaparken ayırılmaz.
-Toplu aktivite esnasında özel durumunun gerektirdiği destek varsa sağlanır.
-Arkadaşlıklar ve sosyal ilişkiler kurması için desteklenir.
-Okulun kurallarına herkes gibi uyması beklenir.

Robert İçin Program Nedir?
Robert için hazırlanan programdan bahsediyoruz. Bundan ne anladığımı ve beklentilerimin ne olduğunu anlatmak istiyorum. Benim düşündüğüm program ile okulun düşündüğü program farklılıklar gösterebilir. Siz farklı isimler kullanabilirsiniz. Ancak benim için önemli olan aynı mentaliteyi taşıması ve aynı amaca yönelik olmasıdır. Lütfen beni yanlış anlamayın. Amacım birşey empoze etmek değil, ortaya çıkacak olan programın (Robert da dahil olmak üzere) herkesi tatmin etmesini sağlamak.

Robert’ın tek bir programı vardır. Evde yapılan çalışmalarla okulda yapılan çalışmalar bu bireysel programa bağlı olarak yürütülür. Her iki mekandaki çalışmalar aynı olmak zorunda değildir ama birbirini tamamlayıcı ve destekleyicidir. Bu nedenle hem benim sizin ne yaptığınızı hem de sizin benim ne yaptığımı bilmeniz gereklidir. Bu program Kavrama(Cognitive), Lisan, Kaba Motor, İnce Motor, Sosyalleşme ve Özbakım konularında yapılandırılmıştır. Öncelikle bu alt gruplarda amaçlar belirlenmiştir. Yani Temmuz 1998 ‘de okul tatile girerken Robert’ın ulaşmış olmasını istediğimiz amaçlar belirlenmiştir. Örneğin lisan gelişiminde Robert’la zamanlar üzerine çalışılmaktadır ve bu yaz sonunda geçmiş zaman ekini öğrenmiştir. Bazı bildiği kelimelerde uygun yer ve zamanda kendiliğinden dım-dim ekini koymaktadır.(Gel-geldim, dök-döktüm, at-attım, tut-tuttum gibi). Amaç geçmiş zaman kavramının ve kullanımının Tem 98’e kadar bildiği kelimeleri kendiliğinden ve anlamlı olarak uygun zamanlarda kullanmasını sağlayacak şekilde yerleşmesidir. (Bir başka amaç gelecek zaman eklerinin tanıtılmasıdır.) Her konu altında gerekli görüldüğü kadar amaç belirlenir.

Bu amaçlar belirlendikten sonra buna yönelik hedefler belirlenir. Örneği lisanda 30 Kasım 97’ye kadar en az 20 fiilin mastar ve geçmiş zaman eklerini söyleyebilmesi hedeflenir. (Şu anda 6-7 tane söyleyebiliyor.) Bu hedefe yönelik de aktiviteler belirlenir. Örneği her hafta iki yeni fiil seçilir ve tanıtılır. O hafta boyunca hem okulda hem de evde bu fiillerin uygun zamanlı kullanımına yönelik çalışmalar yapılır. Önce bildiği fiillerle başlanır sonra yeni kelimeler ilave edilir. Gerekiyorsa haftada iki yerine bir kelime tanıtılır.

Bu sadece bir örnek ama benim Robert’ın programı dendiğinde anladığım yukarıdaki örneğin ve benzerlerinin detaylı olarak tanımlandığı geniş kapsamlı bir belge. Program hazırlandıktan sonra yaklaşık her üç ayda bir aile ve öğretmenler tarafından bir araya gelerek gözden geçirilir. Amaçlar sabit kalmak koşuluyla gerekli düzeltmeler ve değişiklikler yapılır.

Sevgi ve Saygılarımla
Gün Osborn


Daha sonra , Robert Cem ilk kez eve elinde bir takdir belgesiyle geldiğinde öğretmenlerimize yazdığım bir mektup. (Sırasıyla sınıf öğretmeni, destek öğretmeni ve okul müdürü). Niye bu kadar duygusal, çünkü Robert bu takdiri gerçekten hak ederek aldı ve alıyor. Aynı diğer arkadaşları gibi önceden belirlenmiş ve ona öğretilen derslerinden sınavlara giriyor ve karnesine bu notlar giriyor. Yani kendi müfredatını öğrenmesinin dışında verilen emek, dökülen ter aynı, kriterler aynı. Gene de bu belge ilk kez elimize geçene kadar nedense hiç düşünmemiştim bile bir gün takdir belgesi ile geleceğini. İletişim iyiyi de paylaşmaktır diyerek yazmıştım ben de.





15 Şubat 2005
Sevgili Selçuk, Didem ve Filiz Öğretmenler,

Robert bu sömestre karnesini eve getirdiğinde beni tekrar şaşkına çevirdi. Tekrar diyorum çünkü bu ilk değil. Ben her ne kadar ufkumu açmaya çalışsam da, her ne kadar beklentilerimin ve ümitlerimin dizginlerini çözmeye çalışsam da, Robert Cem bana tekrar ve tekrar, bıkmadan, usanmadan hayat dersleri vermeye devam ediyor.

Bir gün oğlumun eve "Takdir Belgesi" ile geleceğini inanın hayal dahi etmemiştim. Bizimle ilgisi olmayan ayrı bir düzenin parçasıydı bu belge, ve hiç düşünmedim bile. Ama elinde o belge ile eve geldiği gün anladım ki, düzeltiyorum, Robert bana tekrar gösterdi ki, o hiçbir şeyin altında değil. Tam tersine hayatın, çevresinin öylesine içinde ki, etrafındaki insanları zenginleştiriyor, onların ufuklarını açıyor ve onları mutlu ediyor. En başta da annesinin.

Sizlerin sevgisi, sabrı, inancı, inadı, esnekliği ve özverisi olmadan bu gerçekleşemezdi. Bu "Takdir Belgesi" sadece Robert Cem'in değil, aynı zamanda sizlerin de takdir belgesi. Bana ise söyleyecek çok basit ama o kadar da gerçek iki kelime kalıyor; teşekkür ederim.

Sevgilerimle
Gün Osborn

Bu mektubu ise oğlu okula yeni başlayan bir anne için, onun bazı cümleleri üzerine kurarak yazdım. O kadar heyecanlıydı ki neredeyse heyecandan düşüncelerini bile duyamıyordu. :)

Sevgili anne ve baba,

Hepinize , hepimize bu öğretim yılının hayırlı olmasını dilerim. Ben …., A'in annesi. Sene başından beri bazı sınıf arkadaşlarımızın anneleriyle tanıştık, ahbap olduk, bazılarıyla selamlaşmışlığımız oldu. Beni ve oğlumu sanırım sınıfımızda tanımayan yok gibidir. Belki de dilinize gelip de sormadığınız sorularınız olmuştur. Hatta belki merak edip endişelendiğiniz de olmuştur. Aslında keşke okullar açılmadan tanışma fırsatımız olsaydı, sizlerle biraz A hakkında konuşmak istedim.

Oğlum A'i hepiniz biliyorsunuz ; Sekiz yaşında , Down Sendromlu yakışıklı bir oğlan. Peki neymiş bu Down Sendromu diye soranlara kısaca doğuştan gelen bir kromozom anomalisi nedeniyle yaşanan gelişim geriliği olduğunu söyleyebilirim. Çocuklarımız erken eğitim ve rehabilitasyon sayesinde büyük gelişmeler gösterebilmekte ve topluma katılabilmektedir. A bir yaşından beri eğitim alıyor. Bir yaşından beri hem fiziksel hem de zihinsel olarak gelişmesi için elimizden geleni, hatta bazen elimizden gelenin fazlasını vermeye çalışıyoruz. Sıradan çocukların kendiliklerinden ve kısa sürede öğrendiklerini A çok ama çok çaba göstererek ve uzun süre çalışarak öğrenebiliyor. Ama olsun. Öğreniyor. Önemli olan da bu. Hem dünyada hem de Türkiye'de birebir tanıdığım örneklerden biliyorum ki eğitim ile çok mesafe katetmek mümkün. Meslek sahibi olup, evlenen, hatta üniversite okuyanlar bile var. A ile ilgili sormak istediğiniz bir konu olursa ben buradayım, lütfen gelin, severek konuşurum.

Ben bir anneyim. Ve sizinle bir anne olarak konuşuyorum. A de tıpkı sizin çocuğunuz gibi bir çocuk. Sıra arkadaşlarından farkı o kadar da çok değil. O da dondurmaya bayılıyor, o da her abi gibi erkek kardeşini kızdırmayı çok seviyor, o da gece korktuğunda koşarak annesinin koynuna kaçıyor, o da karanlıktan ve yalnızlıktan korkuyor. O da bu yaştaki pek çok erkek çocuk gibi Örümcek Adam'ı çok seviyor, aynı yaştaki amca oğluyla beraber oynayıp, evi dağıtmaktan çok hoşlanıyor ve babası onun için dünyanın en güçlü insanı.

A de tüm çocuklar gibi arkadaşlarıyla, ait olduğu doğal ortamında eğitim alarak en yüksek potansiyeline ulaşmaya çalışıyor. Daha önce zihinsel engelli bir çocuk tanımadıysanız eğer, hareketleri size biraz garip gelebilir. Doğru, değişik bazı hareketleri olabilir. Ama A bulaşıcı bir hastalık değil, A zararlı bir makina da değil. A tıpkı sizin evde gözlerinin içine baktığınız çocuğunuz gibi bir çocuk, gözlerine baktığımda annesinin içini titreten bir çocuk. A'e bakarken lütfen kendinizi benim yerime koyun ve öyle bakın. Göreceksiniz ki aslında çok da farklı değil.

Oğlum ders kavramına yıllardır alışık. Yıllardır bireysel eğitim alıyor ve ders çalışıyor. Okul ortamının ciddiyetine ,çoksesliliğe, arkadaş kurma becerilerine ise alışık değil ve dikkati çarçabuk dağılıyor. Bu uyum zaman içerisinde yerleşecek. Bu konunun üzerinde çok ciddiyetle durduğumuzu bilmenizi isterim. Fakat içiniz rahat olsun, A evde 2.5 yaşındaki erkek kardeşiyle yaşıyor, yıllardır özel eğitim kurumlarına gidiyor ve şimdiye dek hiç kimseye zarar verecek bir hareketi olmadı. Aksine son derece sevgi dolu, cana yakın bir çocuk. Her sekiz yaşındaki oğlan gibi biraz da hınzır :) Amacımız A'i bu hayatta diğerleriyle yarıştırmak, kıyaslamak hiç değil. Amacımız toplum yaşantısının içinde bulunması ve hayatın kurallarını yavaş yavaş öğrenmesi. Biliyorsunuz maratonda hızlı koşmaktan daha önemli olan şey yarışı bitirebilmektir. A bu yarışı sizler ve çocuklarınız sayesinde bitirebilir. Yeter ki bitirmesi için gereken destek verilsin ve bitirmesine zaman tanınsın.

Sevgili anne, sizden ricam Down sendromlu A'i değil, çocuk A'i görmeniz. Yaklaşık iki haftayı aşkın hergün okuldayım ve çocukları bu sayede çok iyi gözlemleme şansım oldu. Çocukların hepsi çok güzel, hepsi ayrı birer karakter ve hepsi birbirinden farklı. Lütfen çocuklarınıza A'i anlatın, onun da onlar gibi bir çocuk olduğunu, sadece biraz yavaş anladığını ama tıpkı onlar gibi alay edildiğinde canı acıdığını ve arkadaşlarıyla beraber olmayı çok sevdiğini paylaşın. İnanın şu anda duygularımı ifade etmekte zorlanıyorum ama hayatımda yazması bana en zor gelen mektubu şu anda sizlere yazıyorum . Hepinizin duygularımı ve beklentilerimi anlamanızı, kendinizi bir an benim yerime koyabilmenizi umuyorum. Böyle bir çocuğunuz olsaydı ve yapmanız gereken en önemli eğitimin bu olduğunu bilseydiniz, siz de eminim benim gibi davranırdınız değil mi?

A, sınıfına arkadaşlarına uyum sağlamış bir çocuk olarak birgün karşınıza çıktığında bununla benim kadar sizler de gurur duyacaksınız. Çünkü bileceksiniz ki bunda sizin de çok önemli bir payınız var. Ve A bu yolculukta sadece kendisini değil, arkadaşlarını da değiştirecek. Sizlerin çocuklarınızdan edindiği katkı kadar,onun da arkadaşlarına pek çok katkısı olacak. Farklı olanla birlikte yaşamak, elindekilere şükretmek aklıma gelen iki tanesi. Bu konuda yapılmış bir çalışmayı ekte veriyorum. Uzun mektubumu sonuna kadar okuma sabrı göstermiş anne babalara sonsuz teşekkürlerimle.

………….(isim)

Bu mektup bu annenin üslubuna yakın bir mektup oldu, en üstteki benim üslubuma, ama hepsi aynı şeyi ifade ediyor aslında. Sizin kelimeleriniz farklı olabilir, dilerseniz kendiniz yazın, dilerseniz bu mektupları kullanın, ama iletişim kurun mutlaka. Bazen insanlara ulaşmak için bir adım atmak yeterlidir, siz atın o adımı, göreceksiniz karşınızdaki de size yaklaşacak.

Gün Osborn
Eylül 2008

Not: Bu yazıyı da okumak faydalı olabilir.

Hiç yorum yok: