29 Ağustos 2009 Cumartesi

Haritani Yureginde Sakla



Haritanı Yureginde Sakla (Halil Cibran 1883-1931)


Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma....

kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de...

unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.

yolcuya bakıp, yolunu tanıma.

yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.

vahim olan, yolun yolcusuz olması değil;

asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;

yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal.....

"en doğru yol: en dikensiz yoldur" diyenler seni aldatıyorlar.

onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.

aldırma....

ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.

dikenine katlanmaktan söz edenler, aşıkmış gibi davrananlardır.

gerçek aşık olanlarsa, dikenini de sever.

dostum, yollar yürümek içindir.

fakat, şu gerçeği de hiç unutma:

yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.

yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri,

yola oturup, gelen-geçenin ayağına çelme takanları,

yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları,

tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanları,

maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı gidip, 50. metrede yola yatanları,

yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine zor atanları,

yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları,

ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları,

beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları,

yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin.

aldırma, yürü.

göğsüne yüreğinden başka muska takma.

vahiy haritan,

nebi kılavuzun,

akıl pusulan,

iman sermayen,

amel azığın,

sevgi yakıtın,

ahlâk karakterin,

edep aksesuarın,

merhamet sıfatın,

şeref ve izzet adın olsun.


doğru yol:

insanların çoğunun gittiği yol değildir, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.

yolda vereceğin her molayı öz eleştiri durağında vermelisin.

unutma, tevbe özeleştiridir.

her molada yolda olup olmadığını, yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen, pişman olmaman için elzemdir.

yön tayini sık sık gerekli olabilir.

"haritayı saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir."

Halil Cibran

27 Ağustos 2009 Perşembe

Zeynep Mutlu Kemer Koleji

Vakıf Başkanı Prof.Dr.Serdar Mutlu'ya gönderdiğim mesaj:


Sn.Serdar Mutlu,

Ben bir veliniz değilim, iki çocuğum başka bir özel okulda okuyorlar. Ancak okulunuza yapılan bu İNANILMAZ haksızlık sonrası, artık bu kurumu da okulum olarak hissediyorum, o nedenle okulunuz artık benim de okulumdur.

İstanbul’da bu kadar kaçak bina, kuran kursu, vb. varken, her köşede ıvır zıvır binalara “bir şekilde” izin çıkarken, binalardan geçtim, koskoca mahalleler kaçak yaşarken, okulumuza, bir okula bu muamelenin reva görülmesinin ardında ard niyetten başka bir sebep göremiyorum. Ve daha derin analiz edildiğinde, düşünen, sorgulayan, biat etmeyen, çağdaş bir nesil yetiştirme çabalarına yapılan bir saldırı olduğuna inanıyorum. Belediyenin itiraz yollarını tıkamak için ince ince planladığı bu eyleme devletimin kaymakamının verdiği desteği, kendi elleriyle verdiği ruhsat hiçe sayılan yani aslında kendi otoritesi aşağılanan Milli Eğitim Bakanlığı’nın tepkisizliğini üzüntüyle izliyorum. Bireylerin katkıları ne kadar kısıtlı olsa da, toplumda en temel, en masum ve hatta en haklı oldukları konuda bile tepki veren insanları ürküterek beslenen korku tacirleri bulunsa da, hatta belki, işte tam da bu sebepten, sessiz kalamıyorum, kalmıyorum.

Öğrencilerimizin en kısa zamanda yeni eğitim yuvalarına kavuşmalarını diliyorum. Çağdaş eğitim yolunda yeni başarılarınızı alkışlayacağımız günlerin ışığında sizlere güç, inanç ve sebat dilerim.

Saygılarımla

Gün Osborn

25 Ağustos 2009 Salı

İrlanda 10. Dünya DS Kongresi (2)

10. Dünya Down Sendromu Kongresi başladığında dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla tanıştık. Genç, yaşlı, bebek, henüz doğmamış, beyaz, uzak doğulu, zenci, hintli... her yaştan, her ırktan ve 5 kıtadan yüzlerce DS'lu insan ve aileleri, sevenleri, bilimsel uzmanlar, eğitimciler ve araştırmacılar ile beraberdik.



Türkiye'den 15 yaşında bir delikanlı, Japonya'dan bir bebek ve Güney Afrika'dan 30'lu
yaşlarında bir yetişkin. Kongrenin son gecesi kutlama yemeği ve dans dolu bir gecenin
arkasından otele dönerken...

Bu tür toplantılarda tüm derinliği ile aidiyet duygusunu yaşamak mümkün oluyor. Birbirini anlayan, hayatında engelli bir insanla yaşamanın ne demek olduğunu bilen, farklılığınızı yargılamayan ve sizinle aynı dili konuşan insanlarla beraber olmak size ve çocuğunuza güç katıyor.

Bizler sunumları izlerken gençler de ayrı bir program ile eğlenceli günler yaşadılar.

Onlarca konuşmacı sunumlar yaptılar. Kongrenin ana teması "Hayat Boyu Öğrenme" üzerine kuruluydu. Herkes kendi ilgi alanına göre konuları seçti ve izledi. Elbette ki çakıştığı için kaçırdığım ve keşke izleyebilseydim dediğim sunumlar da vardı, izlediğim için çok mutlu olduğum da vardı, pek beğenmediğim sunumlar da vardı. Ancak genel olarak bakıldığında önemli olduğunu düşündüğüm bazı konuların özetlerini paylaşacağım.
Robert, Joe and Dave
Aşağıdaki yazılar ana fikrini konuşmacılardan almıştır ama cümleler anladığımı ilettiğim benim cümlelerim, yorumlarımı da (bolca) içeriyor. O nedenle herhangi bir tutarsızlık varsa sorumluluk benimdir :)

ÖZBENLİK

Bu yazının kaynağı Dave Hingsburger. Bahsettiği iki önemli prensip var. Dave 30 küsur yıldır engelli insanlarla çalışan bir uzman ve çalışmaları özsaygı, cinsellik ve topluma entegrasyon üzerinde yoğunlaşmış. Konuşmasında özbenlik ve özsaygıdan bahsetti ve bunların eksikliğinin yaratacağı sorunlardan bahsetti.
Özbenlikten kastedilen kişinin kendini nasıl gördüğü ve diğer insanlar arasında nasıl konumlandırdığı. Her insan kendi hakkında bir fikir sahibidir. Engelli insanların kendisine, özbenliğine verdikleri değerin düşük olduğu gözlenmiş. Dave engelli insanların çok açık ve net bir şekilde öğrenmesi gereken iki önemli prensipten bahsetti:

1) Kim olduğunla gurur duy!
2) Sana zarar verenler hatalı ve yanlış.

Her insan kendisi gibi olanlarla beraber olma ve aidiyet duyma ihtiyacı içindedir. Toplumsal entegrasyon, kaynaştırma demek engelli insanların engeli yokmuş gibi davranılması demek değildir. Engelli olmak demek aslında bir azınlığa mensup olmak demek. Geçmişten günümüze baktığımızda cinsiyet ayrımı, renk ayırımı, ırk ayırımı gibi çeşitli ayırımcılık politikalarının teker teker yok olduğunu görüyoruz. Toplumun politika yapıcıları tarafından tarafından pozitif destek uygulanıyor. Halen ayırımcılığa maruz kalan ve bu statüleri tanınmayan son grup engelliler. Ayırımcılık normal görülüyor, adaptasyon ihtiyaçları yük addediliyor, sevmek, sevilmek, aşık olmak, evlenmek gibi en insani ihtiyaçları bile tanınmıyor, bastırılıyor.

Çocuklarınıza Down sendromlu olduklarını mümkün olan en küçük yaştan itibaren söyleyin ve onlara kim olduklarıyla, engelleriyle gurur duymasını öğretin. Bunun en uygun yaşı size neden farklı olduğuna dair sorular sormaya başladığı veya ifade edemiyorsa, farklı olduğunu hissettiğini gördüğünüz yaştır. Anlayabileceği kelimelerle ama doğru terimleri kullanarak ve pozitif bir ifade ile anlatın. Üzüntünüzü, keşkelerini yansıtmayın.

Özbenliğiyle, kendisiyle, kimliğiyle gurur duymayı öğrenmesi aynı zamanda rol modelleriyle ilişkilerine de bağlıdır. Çocuğunuz bir yönüyle sizin çocuğunuz, ama bir yönüyle de dahil olduğu engelli toplumunun çocuğu. Ve bu topluma siz dahil değilsiniz. Onun farklı anne-babaları, ebeveynleri var. Çocuğunuza bu ebeveynlerin rol model olması, aidiyetin güzelliğini göstermesi gerekiyor. Bunu siz yapamazsınız. Ancak onun kendi toplumundan kişiler yapabilir. Onlara engelini anlatın ve hayatlarının bir yönünde ait olabilecekleri bir grubun içinde olmalarını sağlayın.

Özbenlik, özdeğer ve özsaygı. Tacize karşı üç büyük kalkan. Çocuklarımıza özbenliklerini sevmeyi, kendilerine değer vermeyi ve kendilerine saygı duymayı öğretebilirsek.

Cinsel, fiziksel veya duygusal tacize uğramış zihinsel engelli insanlarla yapılan araştırmalar göstermiş ki tacize uğrayanlar kendilerini taciz edenleri haklı, kendilerini haksız görüyorlar. Kendilerinin sebep olduğunu, aslında o kişinin istemeden yaptığını, aslında önemli olmadığını… söylüyorlar.

Çocuklarınızın, kendilerine zarar veren insanların hatalı, yaptıklarının yanlış ve kötü olduğunu fark etmelerini sağlayın. Bahçede alay eden, okulda vuran veya istemediği halde dokunan insanların hatalı olduğunu bilsinler. Bu kötü hareketler çocuklarınızın kabahati değil ve bunlar önemsiz de değil. Onlara zarar verilmesi, onları üzecek, acıtacak sözler veya eylemler önemlidir. Çünkü onlar önemlidir. Çocuklarınızın bunu yüreklerinde hissetmesini sağlayın.

İrlanda 10.Dünya DS Kongresi (1)


Geçen hafta Robert ve ben, İrlanda'da 10. Dünya Down Sendromu Kongresi'ndeydik. Çok yoğun ama bir o kadar da güzel bir gezi oldu.

Konferans öncesinde oğlumla 3 gün Dublin'i gezdik. Çok yürüdük, çok eğlendik ve çok yedik! Robert ilk kez Guiness tattı :) eh, haliyle pek beğenmedi.

Dublin küçük bir şehir, Robert ile beraber 3 günde yürüyerek neredeyse her yerini gezdik. 1500'lü yıllarda kurulmuş saygın üniversite Trinity College ve içindeki Long Room ve Book of Kelt etkileyiciydi. Trinity College içinde zihinsel engelli kişilere yönelik 2 yıllık bir "üniversite" eğitimi programı var. Aşağıda daha detaylı anlatacağım. Benzeri programları yakında ülkemizde de görmeyi diledik tabii.

Şık alışveriş caddesi Grafton Street, büyük katedraller, yemyeşil parklar, Molly Malone heykeli, müzeler... Hepsinden büyük keyif aldık. Dublin Kalesinin içindeki Chester Beattie Kitaplığı inanılmaz etkileyici. İçinde çok meşhur Türk eserleri de var. Siyer-i Nebi koleksiyonu ve yeşim tabletler üzerine yazılmış Çin orijinli koleksiyon da dahil olmak üzere müthiş eserler var. Yolunuz Dublin'e düşerse kaçırmayın derim.

Temple Bar bölgesinde gezdik, uzun uzun bir sokak rock konseri izledik. Meşhur Boxty yemeğinden yedik, akabinden gelen büyük çikolatalı tatlı Robert'ı pek memnun etti.



Riverdance gösterisini izledik. Dansçıların zerafetini ve senkronize adımlarını hayranlıkla izledik. Sonra otele dönerken yolda kendi kendimize İrlanda dansı yapmaya çalışıp, çok güldük. Dublin'in Viking mirasını eğlenceli bir şekilde anlatan Viking Splash Tour ile, önce otobüs sonra da gemi olan amfibian bir araçla güzel ve eğlenceli bir şehir turu yaptık. Korkunç Vikingler olarak, arada kaldırımda yürüyen zavallı turistleri korkutmayı da ihmal etmedik tabii...