28 Aralık 2013 Cumartesi

Hayaller gercek olur mu?




Hayaller gerçek olur mu? 

Olurmuş, biliyor musunuz, gerçekten olurmuş. 

Önce çalışmak, ama çok, çok çalışmak lazımmış. 

Sonra inanmak, ama yapılamaz diyenlere rağmen, hatta kendin bile olmaz, olamaz, nasıl olur ki derken bir taraftan, kendine bile rağmen inanmakla ve hayalini hiç unutmamakla olurmuş.

Dostlarla, yol arkadaşlarıyla birlikte omuz omuza verirsen olurmuş.
Sen hayal edip inandığın zaman, sen bu hayaline gözünü dikip çalıştığın zaman, 
Sen önce ben demediğin zaman, 
Biz Biriz dediğin zaman, 
İşte o zaman, hayalini gerçekleştirmek için herşeyin su gibi akmasıyla beraber... olurmuş. 

Bu da benim hayalimdi işte. Ve oldu. Ne kadar heyecanlı, ne kadar mutlu olduğumu ifade edemiyorum. Bunları yazarken bile ellerim titriyor. Oraya gidecek ve hak ettiği özeni, hak ettiği bakımı, en yetkin ellerden en özenli şekilde alacak bebekleri, anneleri, gençleri, yetişkinleri, çocuklarımızı, kardeşlerimizi, sevdiklerimizi, bizleri düşünürken gözlerim doluyor. 

Ama oldu. Gerçekten oldu... 

Çok şükür.


Klinik hakkında detaylı bilgiyi buradan edinebilirsiniz.  
http://downturkiye.com/down-sendromu-klinigi









24 Aralık 2013 Salı

Sürdürülebilir mutsuzluk

Sürdürülebilir mutsuzluk dengesi diye bir kuramım vardır benim, arkadaşlarım bilir... 

Mutsuzsundur, hayatından hem de hiç memnun değilsindir ama işte idare edersin. Gemiyi altüst etmenin, hayatını değiştirmenin riski, bilinmezliğin bedeli sanki içinde bulunduğun mutsuzluğun bedelinden daha büyükmüş gibi gelir. Olabilecek en kötü yerdir aslında, ne içeri ne dışarı, sıkışıp kalırsın o şekilde. Ve o sürdürülebilir mutsuzluk alanında yaşar gidersin… Olabilecek en kötü yerdir burası… 


Ama sonra bir şey olur, denge bozulur. Bazen daha iyiye, ama genellikle daha kötüye doğru. Ve iyi ki olur. Çünkü artık katlanılamaz hale gelir, yetti artık dersin, yetti! Buraya kadar. Daha fazla tahammül etmeyeceğim! Bedeli her neyse ödeyeceğim ve katlanmayacağım. 


Ve işin güzel tarafı şudur ki bir daha asla o daha önce razı geldiğin seviyeye de razı gelmezsin; artık iyiyi, güzeli hak ettiğini bilirsin ve onun azını kabul etmezsin.

Sürdürülebilir mutsuzluk alanından çıkıyor Türkiyem, nihayet çıkıyor. 






Christmas

Tüm Hırıstiyan dostlarımın Christmas'ını kutlarım. Yıllarca Christmas geleneğini çok yakından izledim ve bir parçası olmaktan da büyük zevk aldım. Basit düşünenlerin, bu günü sadece dini kalıplara bağlayanların düşündüklerinin aksine, Christmas dini bir ritüelin ötesinde; vermenin, paylaşmanın, aile olmanın, ait olmanın ve sevginin yüceltildiği bir bayram. Tıpkı bizim bayramlarımız gibi aslında... Bu duyguları paylaşmak için Hırıstiyan olmaya gerek yok, insan olmak yeterli.

Daha önce de söylemiştim; Ramazanlar, Hannukalar, Christmaslar hepsi birer yol sadece. Kimi oradan gider kimi buradan. Hatta kimi hiç bilinmedik bir yoldan... Gönlümüzü Yaradan'a yaklaştıran her ne ise hayatımızda olsun, dostluk içinde var olsun.

"Kar taneleri ne güzel anlatıyor,
Birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu." Hz. Mevlana





11 Kasım 2013 Pazartesi

ogretmenlere notlar

ÖĞRETMENLERE NOTLAR

Bu yazıyı okuyorsanız sınıfınızda bir Down sendromlu öğrenciniz var ve ona nasıl destek olabileceğinizi düşünecek kadar ilgili bir öğretmensiniz demektir. Öğrenciniz adına en içten teşekkürlerimizi kabul edin lütfen.

Size harika bir haberimiz var; DS'lu çocuklar genel olarak çok başarılı birer kaynaştırma öğrencisi olurlar. Pozitif ve uyumlu kişilikleri ile sınıflarının ayrılmaz bir parçası olurlar. Tabii ki burada esas görev rol model olarak öğretmene düşüyor. 




DS'lu çocuklarımız görsel ve somut öğrenirler, yani aslında çocukların çoğu gibi. Ama bazı ipuçları verebiliriz elbette ki;

§  Çalışmalarınızı mümkün olduğunca görsel araçlarla yapınız.

§  Komut verirken yapılacak eylemi aşamalarına bölünüz ve her bir adımı tek seferde yaptırınız. Zaman içinde peşpeşe iki, üç, dört... işitsel komut ekleyerek uzatınız. 

§  Önce dikkatini çekip, gözlerinize baktığından emin olup komut veriniz. (Büyük çoğunluğu görme ve işitme sorunu yasar, bu muayenelerinin yapılmış olduğundan emin olunuz veya aileden talep ediniz). 

§  Diğer çocukların onu bebekleştirmesine izin vermeyiniz. 

§  Becerilerini on plana çıkartınız, görünür olmasını sağlayınız. 

§  Alıcı dili seviyesinde eğitim veriniz, konuşma dilinin geriliği sizi yanıltmasın. 

§  Diğer velilerinize sınıf içinde özel bir öğrenci olmasından mutlu olduğunuzu çünkü bunun aslında tüm sınıf ve tüm çocuklar için insani değerleri içselleştirme yolunda çok büyük bir fırsat olduğunu ve çocuklarının böyle bir sınıf arkadaşı olduğu için şanslı oldukları mesajını veriniz ve bu linkteki yazıyı basıp dağıtınız.  http://www.gunbilgin.com/2008/03/arkadalii-beslemek-doallikla.html?m=1

§  Her çocuk kendi hızında öğrenir, bu çocuk da kendi hızında öğrenecek, alan tanıyınız ancak "öğrenilmiş çaresizlik" durumu yaratmayınız. Yani ona yardim etmeye hazır arkadaşlarının varlığının yarattığı duygu ile "o yapamaz, dur yardim edeyim" noktasına hemen gelmeyiniz. Bırakın denesin, deneyerek öğrenecek ama sürekli başarısız olmasına da izin vermeyiniz, yılgınlık yaratır. 

§  Ds’lu çocuklar çok iyi birer taklitçidir yani çevrelerindeki davranışları taklit ederler, yanında kendi yaşında, iyi rol modeller olmasına gayret ediniz. 

§  Öğreteceğiniz şeyi küçük adımlara bölünüz ve her bir adımı sırayla öğretiniz. 

§  Artan destek prensibiyle hareket ediniz. Yani; amacımız bağımsız yapması, olmuyorsa bir arkadaşının destek olması, olmuyorsa bir yetişkinin destek olması, olmuyorsa onun yerine yapılması.

§  Aileden ve/veya gittiği özel egitim merkezi uzmanlarından destek aliniz. Biz de her zaman destek olmaya hazırız. Bize ulaşınız ds@downturkiye.com . Web sitemizde (www.downturkiye.com) ve benim blogumda (www.gunbilgin.com) pek çok yazı var, inceleyebilirsiniz.

§  Aşağıdaki yazıyı okuyunuz ve aileye de okutunuz. http://www.gunbilgin.com/2008/02/daha-dn-annemizin.html?m=1

§  Onun da yaramazlık, huysuzluk yapacağı anlar olabilir, ondan diğer çocuklardan beklemediğiniz üstün davranış seviyesini beklemeyin. Her sorunu hemen Ds’na bağlamayın, unutmayın öğrenciniz ilk ve esas olarak bir çocuk.

§  Ve en önemlisi unutmayınız ve diğer velilere de unutturmayınız ki bu öğrencinizin de, en az sıra arkadaşı kadar, kendisi için en uygun ve en faydalı olan yerde yani mahallesinin okulunda, arkadaşlarıyla beraber okuma, eğitim alma ve toplumun bir parçası olma hakkı var.

Bizler her zaman yanınızdayız. Bu güzel yaklaşımınızın verdiği hislerle size en içten sevgi ve saygılarımı gönderiyorum, harika bir öğretmensiniz, umarım çoğalırsınız. 

Sevgilerimle 

Gün Bilgin
2012



23 Eylül 2013 Pazartesi

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Meliha Hanim


Fotoğrafta soldaki, yapraklı elbiseyi giyen güzel kadın anneannem. Sene 1930'lar...

Beni anneanneme benzetirler bazen, “Hoş geldin Meliha Hanım” der annem arada.  Biraz lider karakterli, biraz fazla güçlü (artık kimlerin egosunu çizdiyse(k) :) ), otoriteye de epey allerjik. (Hoş bunu söyleyen kadının acaba kime benzediğini tahmin edersiniz?)

1920'ler Osmanlı'sında yüksek öğrenim almış bir kadından bahsediyoruz yalnız dikkatinizi çekerim. Ebe olmuş, bebekler doğurtmuş, kocası ve iki kızıyla ailesini idare etmiş, öğretmen kocanın peşinden Türkiye’yi dolaşmış bir çalışan kadın. Ve bütün bunların yanında dergide gördüğü fotoğrafa bakıp bir gecede elbiseyi dikebilecek kadar becerikli, udunu alıp şarkı söylemeyi ihmal etmeyecek kadar hayat dolu. (Bende bu becerilerden eser yok ama idare edin artık.) 70’li yaşlarında bilet alıp tek başına Avrupa’ya, Mısır’a seyahat gemisiyle tura çıkacak kadar da özgüvenli. (Bak burada hiçbir sorunumuz yok!) Severdik birbirimizi. Bu fotoğrafı bulunca içindeki kadını da gördüm bir anda ve bayıldım haliyle.

Valla iyi ki sana çekmişim anneannecim yaa…




23 Mart 2013 Cumartesi

Sinav...



       Bu fotoğraf çekildiğinde Robert Cem sadece 3 yaşındaydı. Gittiği anaokulunda arkadaşlarıyla beraber yarım gününü geçiriyor, eğitim alıyor ve, evet, bir taraftan da eğitim veriyordu. Anaokuluna başladığı ilk günden beri, aslında hayatına başladığı ilk günden beri, hem öğrendi hem de öğretti. Hayatına giren herkese dokundu ve almasını bilene dünyanın en tatlı, en yumuşak öğretmeni oldu. Bu fotoğraftaki okul hayatına ilk adımını atmış 3 yaşındaki çocuk ile yarın bambaşka bir adımı atacak olan genç erkeğe uzanan yol öylesine çabuk geçti ki...

      Yarın çok önemli bir gün. Yarın ben de milyonlarca diğer anne-baba gibi bir okul bahçesinde bekliyor olacağım, çocuğum içeride üniversite giriş sınavında ter dökerken ben dışarıda hakkında en hayırlısının olmasını dileyerek, buna dua ederek bekleyeceğim. Büyük ihtimalle arada ağlayacağım. Ama benimle bekleyen anneler bilemeyecekler ki bunlar aslında sevinç gözyaşları. Benim oğlum da bu sınava giriyor diyebilmenin verdiği coşkunun ifadesi sadece… Orada, diğer bütün gençlerle beraber bu heyecanı yaşıyor ve yaşatıyor olmasının verdiği gururun ifadesi sadece. Şükreden bir yüreğin ifadesi sadece… Herşey, her zaman olması gerektiği gibi olur, biliyorum. Ama sizler gene de Robert Cem oğlumuz için iyi dileklerinizi eksik etmeyin, olur mu?







8 Mart 2013 Cuma

Kadın...

Kadın olmanın güzelliğini yaşayan, öğrenen, bedellerini ödeyen veya hiç umurunda olmayan... tüm kadınlara. 





HAYATINIZ SEÇTİĞİNİZ KADINDIR


Bir erkeği hayatın içinde kadınlar gezdirir,

hayatın katları arasında kadınlar dolaştırır.

Birlikte olduğunuz kadın değiştiğinde,

değişen yalnızca bir kadın değildir.

Hayatın neredeyse bütünü değişir, bir başka kata,

bir başka bahçeye geçersiniz,

orada herşey farklıdır.



Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz,

Bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz,

Zeki bir kadına rastlarsanız zekânız,

Esprili bir kadına rastlarsanız espriniz,

Şefkatli bir kadına rastlarsanız vicdanınız gelişir.


Hayatınız seçtiğiniz kadındır:

Alıcı bir kadına rastlarsanız vazgeçtikleriniz,

Verici bir kadına rastlarsanız tembelliğiniz artar.

Hayatınız seçtiğiniz kadındır:

Dengeli bir kadına rastlarsanız mutlu,

Dengesiz bir kadına rastlarsanız filozof olursunuz.


Hayat kat kattır.

Babil'in Asma Bahçeleri gibi katmanlar halinde yükselir,

bir kattan bir kata sizi yanınızdaki kadın götürür.

Ve bugün durduğunuz katman, seyrettiğiniz manzara, gördüğünüz hayat

yanınızdaki kadının katmanı, manzarası ve hayatıdır...

Hayatınız seçtiğiniz kadındır.

Bir kadın değil, bir hayat seçersiniz çünkü…
(Yazarı bilmiyorum)








4 Şubat 2013 Pazartesi

Yeni bebek


Merhaba, aramıza hoş geldiniz ve güzel bebeğiniz için tebrikler, hayırlı olsun.


Tahmin ediyorum ki kafanızda belirsizlikler, acabalar ve olasılıklar dönüyor. DS'lu bir çocuk nasıl olur, sokağa nasıl çıkar, okula gider mi, ya büyüdüğünde ne olacak... gibi binlerce sorunuz var. Bunlar çok normal. Zaman içinde bu korkularınızın azalacağını göreceksiniz. Size sadece şunu söylemek isterim; Geleceğiniz şu an düşündüğünüz gibi değil. Hem de hiç değil...









Sizin ve eşinizin aklından geçen "Beni ve bebeğimizi neler bekliyor?" sorusunun cevabı inanın ki pozitif bir cevap. İlk aylarda ne olacağını bilememekten ve, hep ve sadece ters gidebileceklerin listesinin burnumuza dayanmasından kaynaklanan bir kaybolmuşluk duygusu oluyor. Bu felaket senaryolarını bırakın. Kafanızda DS'una ait eskiden edinilmiş resimleri ve düşünceleri bırakın. Yepyeni bir sayfa açın. Siz yeni bir dünyaya girdiniz, bebeğiniz ve eşinizle beraber yepyeni bir yolculuğa başladınız. Burada elbette ki zorluklar da olacak, ama asla düşündüğünüz kadar ölümcül değil. Ve yanınızda hiç tahmin etmeyeceğiniz kadar sizi ve bebeğinizi sevecek ve destekleyecek dostlarınız olacak.
Bundan sonrasında elbette ki çocuğunuza en iyi yaşama koşullarını vermek için uğraşacaksınız, ama bir düşünün lütfen, bu bütün çocuklarımız için geçerli değil mi? Unutmayın en önemli şey şu: Yapabileceğiniz çok şey var. Hadi harekete geçin.

Etrafınızda sadece size moral veren ve pozitif düşünen insanlara yer verin. Sizi üzen, ah vah yapan, size ve çocuğunuza acıyan, ağlamaklı insanlardan uzak durun. Buna en yakın aile, akrabalar, komşular, doktorlar, iş arkadaşları,... herkes dahil.

Mümkünse mutlaka eşinizle beraber dernekte yapılan aile toplantılarımıza gelin. www.downturkiye.com 

Lütfen bu videoyu izleyin http://www.gunbilgin.com/2010/03/21-mart-acilis.html

Hemen, hiç vakit kaybetmeden Erken müdahaleye başlayın. Küçük Adımlar'ı veya Portage programını tavsiye ederim.

Bilgi güçtür. Bilgi sahibi olun. 

İyi bir kurum bulun (burada farklı şehirlerden arkadaşlarımız var, memnun oldukları kurumları paylaşırlar).

Benzeri ailelerle tanışın ve çocuğu benzer yaşlarda olan başka bir anne ile arkadaş olmaya çalışın.

Bilgi edinin. Okuyun, araştırın. Bilgi güçtür. Bebeğiniz için ne kadar bilgili olursanız ona o kadar çok yardım edebilirsiniz.

Ve sabırlı olun. Bir maraton koşusuna çıktınız. Herşey sırayla, yavaş yavaş. Benimle olan konuşmanızdan aklınızda tek bir şey kalacaksa o da bu olsun; Biz bir maraton koşuyoruz. Bizim yolumuz çoook uzun, nefesimizi çok iyi ayarlamamız lazım. Bizler 100 metre koşucusu değiliz, bir anda parlayıp sönemeyiz. İçimizdeki bu direnç, bu güç, bu azim bize uzun yıllar lazım. Yani tıpkı bir maraton koşucusu gibi odaklanmamız lazım. Bundan 3 etap sonrasını nasıl koşacağımıza değil, şu andaki etabımıza yoğunlaşmalıyız. Elbette ki önünüze bakın, yol nereye uzuyor, yakında karşınıza çıkabilecek neler var, bunları görün ama odağınızı içinde bulunduğunuz etapta tutun ve nefesinizi iyi kullanın. Ve tıpkı bir maraton koşucusu gibi kendinize iyi bakın. 

Sizi, eşinizi ve bebeğinizi sevgiyle kucaklıyorum. 

Yalnız değilsiniz.

Gün


2 Ocak 2013 Çarşamba

1 Ocak 2013 Salı

Yeni iyidir...



Yeni iyidir, yeni tazeler, umut sunar. 

Yeni ile yenilenir, eskisinden de muhteşem oluruz. 

Gelen gidenden daha iyidir hep, eskiyi sevgiyle ve şükranla uğurlamayı bilene. 

Kollar kocaman açık, kalbinde hafif bir heyecan, ruhun ise çıplak girersin yeniye. 

Ve biraz da meraklı... 

Ve elbette biraz da maceranın ürpertisiyle teninde... 

Ve tabii ki hayata güvenerek... Sana en iyiyi, en güzeli sunacağına güvenerek. 

İyi ki varım dersin, iyi ki yaşıyorum ve hissediyorum. 

Dünya benim oyun alanım, ve bak, ne güzel oynuyorum. 

Yeni yılımız kutlu olsun.