25 Ağustos 2009 Salı

İrlanda 10. Dünya DS Kongresi (2)

10. Dünya Down Sendromu Kongresi başladığında dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla tanıştık. Genç, yaşlı, bebek, henüz doğmamış, beyaz, uzak doğulu, zenci, hintli... her yaştan, her ırktan ve 5 kıtadan yüzlerce DS'lu insan ve aileleri, sevenleri, bilimsel uzmanlar, eğitimciler ve araştırmacılar ile beraberdik.



Türkiye'den 15 yaşında bir delikanlı, Japonya'dan bir bebek ve Güney Afrika'dan 30'lu
yaşlarında bir yetişkin. Kongrenin son gecesi kutlama yemeği ve dans dolu bir gecenin
arkasından otele dönerken...

Bu tür toplantılarda tüm derinliği ile aidiyet duygusunu yaşamak mümkün oluyor. Birbirini anlayan, hayatında engelli bir insanla yaşamanın ne demek olduğunu bilen, farklılığınızı yargılamayan ve sizinle aynı dili konuşan insanlarla beraber olmak size ve çocuğunuza güç katıyor.

Bizler sunumları izlerken gençler de ayrı bir program ile eğlenceli günler yaşadılar.

Onlarca konuşmacı sunumlar yaptılar. Kongrenin ana teması "Hayat Boyu Öğrenme" üzerine kuruluydu. Herkes kendi ilgi alanına göre konuları seçti ve izledi. Elbette ki çakıştığı için kaçırdığım ve keşke izleyebilseydim dediğim sunumlar da vardı, izlediğim için çok mutlu olduğum da vardı, pek beğenmediğim sunumlar da vardı. Ancak genel olarak bakıldığında önemli olduğunu düşündüğüm bazı konuların özetlerini paylaşacağım.
Robert, Joe and Dave
Aşağıdaki yazılar ana fikrini konuşmacılardan almıştır ama cümleler anladığımı ilettiğim benim cümlelerim, yorumlarımı da (bolca) içeriyor. O nedenle herhangi bir tutarsızlık varsa sorumluluk benimdir :)

ÖZBENLİK

Bu yazının kaynağı Dave Hingsburger. Bahsettiği iki önemli prensip var. Dave 30 küsur yıldır engelli insanlarla çalışan bir uzman ve çalışmaları özsaygı, cinsellik ve topluma entegrasyon üzerinde yoğunlaşmış. Konuşmasında özbenlik ve özsaygıdan bahsetti ve bunların eksikliğinin yaratacağı sorunlardan bahsetti.
Özbenlikten kastedilen kişinin kendini nasıl gördüğü ve diğer insanlar arasında nasıl konumlandırdığı. Her insan kendi hakkında bir fikir sahibidir. Engelli insanların kendisine, özbenliğine verdikleri değerin düşük olduğu gözlenmiş. Dave engelli insanların çok açık ve net bir şekilde öğrenmesi gereken iki önemli prensipten bahsetti:

1) Kim olduğunla gurur duy!
2) Sana zarar verenler hatalı ve yanlış.

Her insan kendisi gibi olanlarla beraber olma ve aidiyet duyma ihtiyacı içindedir. Toplumsal entegrasyon, kaynaştırma demek engelli insanların engeli yokmuş gibi davranılması demek değildir. Engelli olmak demek aslında bir azınlığa mensup olmak demek. Geçmişten günümüze baktığımızda cinsiyet ayrımı, renk ayırımı, ırk ayırımı gibi çeşitli ayırımcılık politikalarının teker teker yok olduğunu görüyoruz. Toplumun politika yapıcıları tarafından tarafından pozitif destek uygulanıyor. Halen ayırımcılığa maruz kalan ve bu statüleri tanınmayan son grup engelliler. Ayırımcılık normal görülüyor, adaptasyon ihtiyaçları yük addediliyor, sevmek, sevilmek, aşık olmak, evlenmek gibi en insani ihtiyaçları bile tanınmıyor, bastırılıyor.

Çocuklarınıza Down sendromlu olduklarını mümkün olan en küçük yaştan itibaren söyleyin ve onlara kim olduklarıyla, engelleriyle gurur duymasını öğretin. Bunun en uygun yaşı size neden farklı olduğuna dair sorular sormaya başladığı veya ifade edemiyorsa, farklı olduğunu hissettiğini gördüğünüz yaştır. Anlayabileceği kelimelerle ama doğru terimleri kullanarak ve pozitif bir ifade ile anlatın. Üzüntünüzü, keşkelerini yansıtmayın.

Özbenliğiyle, kendisiyle, kimliğiyle gurur duymayı öğrenmesi aynı zamanda rol modelleriyle ilişkilerine de bağlıdır. Çocuğunuz bir yönüyle sizin çocuğunuz, ama bir yönüyle de dahil olduğu engelli toplumunun çocuğu. Ve bu topluma siz dahil değilsiniz. Onun farklı anne-babaları, ebeveynleri var. Çocuğunuza bu ebeveynlerin rol model olması, aidiyetin güzelliğini göstermesi gerekiyor. Bunu siz yapamazsınız. Ancak onun kendi toplumundan kişiler yapabilir. Onlara engelini anlatın ve hayatlarının bir yönünde ait olabilecekleri bir grubun içinde olmalarını sağlayın.

Özbenlik, özdeğer ve özsaygı. Tacize karşı üç büyük kalkan. Çocuklarımıza özbenliklerini sevmeyi, kendilerine değer vermeyi ve kendilerine saygı duymayı öğretebilirsek.

Cinsel, fiziksel veya duygusal tacize uğramış zihinsel engelli insanlarla yapılan araştırmalar göstermiş ki tacize uğrayanlar kendilerini taciz edenleri haklı, kendilerini haksız görüyorlar. Kendilerinin sebep olduğunu, aslında o kişinin istemeden yaptığını, aslında önemli olmadığını… söylüyorlar.

Çocuklarınızın, kendilerine zarar veren insanların hatalı, yaptıklarının yanlış ve kötü olduğunu fark etmelerini sağlayın. Bahçede alay eden, okulda vuran veya istemediği halde dokunan insanların hatalı olduğunu bilsinler. Bu kötü hareketler çocuklarınızın kabahati değil ve bunlar önemsiz de değil. Onlara zarar verilmesi, onları üzecek, acıtacak sözler veya eylemler önemlidir. Çünkü onlar önemlidir. Çocuklarınızın bunu yüreklerinde hissetmesini sağlayın.

2 yorum:

Nurhan Oruç dedi ki...

"Cinsel, fiziksel veya duygusal tacize uğramış zihinsel engelli insanlarla yapılan araştırmalar göstermiş ki tacize uğrayanlar kendilerini taciz edenleri haklı, kendilerini haksız görüyorlar. Kendilerinin sebep olduğunu, aslında o kişinin istemeden yaptığını, aslında önemli olmadığını… söylüyorlar. "

Bu paragrafı okurken çok üzüldüm. Adeta Yüreğim sızladı :(

Elif Ayşem dedi ki...

Canım, paylaşım için sonsuz teşekkürler... Nurhancım, seni çok seviyorum canım arkadaşım...